Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Thilo Pahl, Türkiye-Almanya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri değerlendirdi.
Thilo Pahl, karşılıklı ekonomik ilişkilerin temelde “çok istikrarlı” olduğunu kaydederek, “En büyükleri Bosch, Mercedes-Benz ve Hugo Boss olmak üzere 7 bin 500’den fazla Alman şirketinin Türkiye’de tesisi bulunurken, Siemens 1850 yılından bu yana burada temsil edilmektedir. Ve 364 üye şirketimiz arasında yakın zamanda yapılan bir anketin de gösterdiği gibi, ekonomik krize rağmen durum beklenenden daha iyi” dedi.
Pahl, “İthalat ilişkisi de iyi gelişiyor, makineler ve arabalar gibi Alman ürünleri Türkiye’de büyük talep görüyor, ilk dokuz ayda mallarda yüzde 22’lik bir artış var, Alman malı burada çok popüler, ancak buradaki şirketler için Alman-Türk ekonomik ilişkisini gereksiz yere zorlayan riskler olduğu da doğru” diye ekledi.
“TÜM ALMAN ŞİRKETLERİNİ ETKİLİYOR”
“Türkiye’nin ekonomi politikası öngörülemez” diye Pahl, “Türkiye Cumhurbaşkanı, Almanya’da olduğu gibi parlamento istişareleri ve oylamaları olmaksızın kararnameyle yasa çıkarabildiğinden, buradaki şirketlere bir gecede tamamen yeni koşullar uygulanabilir. Türkiye’deki bu belirsizlik şirketler için bir zehirdir. Örneğin 2022 yılının başında, tüm ihracat gelirlerinin yüzde 25’inin yerel para birimine, yani Türk lirasına dönüştürülmesi gerektiğine karar verildi. Bu, burada üretim yapan ve daha sonra ihracat yapan neredeyse tüm Alman şirketlerini etkiliyor” ifadelerini kullandı.
“İhracat şirketleri, Türk lirasını desteklemek için mi kullanılıyor?” sorusuna Pahl, “Türkiye’deki mali önlemler, sadece Alman şirketlerini değil tüm ekonomiyi etkiliyor ancak bunun öngörülebilir bir ekonomi politikası olmadığı da açık. Maalesef Türkiye ekonomik potansiyelini gerçekleştiremiyor. Bu nedenle burada faaliyet gösteren birçok şirket, ekonomi politikasının daha düşük enflasyon ve daha fazla öngörülebilirlik yönünde yeniden ayarlanmasının tutarlı bir şekilde sürdürülmesini umuyor” dedi.
“TÜRKİYE’DE SATIN ALMA GÜCÜ BİR SORUN”
Pahl, Türkiye ekonomisine ilişkin şunları kaydetti:
“Ekonomik büyüme hala nispeten yüksek bir seviyede ve enflasyon yerel satın alma gücü için bir sorun, ancak ihracat şirketleri için değil. Türkiye harika bir altyapı, genç ve dinamik büyüyen bir toplum sunuyor ve diğer AB ülkelerine kıyasla ücret seviyesi nispeten düşük, ancak verimlilik yüksek, bu da örneğin giyim ve beyaz eşya üretimi için cazip. Almanya ve Türkiye 83 milyonluk benzer bir nüfusa sahip olsalar da, Türkiye’deki nüfusun yaş ortalaması çok daha genç: Almanya’da genel eğitim okullarındaki her sekiz milyon öğrenciye karşılık, Türkiye’de bunun iki katından fazla öğrenci var (20 milyon). Türkiye, Avrupa ve Asya arasında ideal bir konuma sahip.”
“Erdoğan, İsrail’i “terörist devlet” olarak adlandırıyor ve Hamas’ın suçlarını önemsizleştiriyor. Alman şirketleri bu tür açıklamaları görmezden gelemez mi?” sorusuna Pahl, “Onlar da bunu yapmıyor. Bu yüzden Türkiye’deki bazı Alman şirketleri boykot çağrılarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Bütün bunlar belirsizliğe yol açıyor ve yatırımcıların cesaretini kırıyor. Bu itibarla, bugün sadece net siyasi sözler söylenmesini değil, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomi politikasına sükûnet getirecek bir yol izlemeye devam etmesinin de teşvik edilmesini umuyorum. Ne de olsa bir iş merkezi olarak Türkiye’ye duyulan güven, Türkiye’nin ekonomik anlamda sahip olduğu en önemli değerdir ve şu anda en çok eksikliğini hissettiğimiz şey de bu güvendir” yanıtını verdi.